
“Mezun Oldum Peki Şimdi Ne Olacak?” Deme-mek İçin…
Üniversite, bir bireyin hayatındaki en önemli evrelerden biri. Üniversite döneminde atılacak doğru adımlar, bireyin üniversite dönemi sonrasında şekillenecek hayatının önemli yapıtaşlarını oluşturuyor. Eğer üniversiteyi yalnızca alınan derslerin geçileceği, projelerin tamamlanacağı bir evre olarak görüyorsanız, üniversite dönemi sonrasında yaşanması muhtemel hayal kırıklıklarına da hazırlıklı olunması gerekiyor. Doğru üniversite, doğru bölüm seçiminin ötesinde üniversiteyi bir basamak, bir kuluçka merkezi olarak görmek gerekiyor. Üniversite dönemi boyunca hayata geçireceğiniz projeler, öğreneceğiniz yabancı diller ve kendinizi geliştirmek adına yapacağınız tüm aktiviteler sizi hem özel hem de iş hayatında yukarıya taşıyacak en önemli etkenler.
Eğitim Kalitesi
Şu gerçeği en başından kabul etmek gerekiyor ki ülkemizde kaliteli eğitim veren üniversitelerin sayısı ne yazık ki çok fazla değil. Ülkemizin kılcal damarlarına kadar işleyen nitelikten çok niceliğe önem verme olgusunun üniversite kavramına bakışımıza da hakim olduğu bir gerçek. Birbiri ardında açılan üniversiteler, kola kapağından çıkarmış gibi dağıtılan burslarla öğrencileri kendine çekmeyen çalışan kurumlar ve öğrencileri sauna ve spor salonları ile tavlamaya çalışan “bina”lar eğitim kalitesinin dipleri görmesine ve üniversiteden mezun olan öğrencinin elinde anlamsız bir kağıt parçasıyla kalmasına yol açıyor. Nitelikli işgücü beklentisi içinde olan özel sektör aradığı çalışanı bulamamakta, kısır döngü halini alan işsizlik, iş aramaktan umudu kesen milyonlar yaratmaktadır. Koca bir dişlinin öğelerini oluşturan özel sektör-üniversite işleyişi, üniversite tarafından bozulmakta, ekonominin çarkları işleyemez hale gelmektedir. Burada en büyük suç elbette özel sektörün beklentilerinin uzaktan yakından geçemeyen bilgi birikimi ile öğrenci mezun eden üniversitelerin olmaktadır.
Üniversite öğrencisi olduğum dönemde alanında Türkiye’nin en deneyimli profesörlerinden birinden e-ticaret dersi almıştım. O dönemde e-ticaret kuşkuyla bakılan bir araç olmaktan çoktan çıkmış, tüm ticareti yeniden yapılandırma potansiyelinin oldukça ötesine geçen bir atılım halini almıştı. Derste, dersin doğasına uygun olarak e-ticaretin yapısı teorik kalıplar üzerinden anlatılıyor, profesör kitaplardan öğrendiği kadarıyla e-ticareti öğrencilere aktarmaya çalışıyordu. Dersin ortasında öğrencilerden biri söz isteyerek e-ticaret ile ilgili bir soru sordu ve profesör yüzüne ilginç bir şaşırmışlık ifadesi takarak “Siz gerçekten internet üzerinden alışveriş yapıyor musunuz? Peki ya aldığınız ürünler gelmezse? Nasıl güvenebiliyorsunuz ki?” demişti. Eğer e-ticareti bu tarz profesörlerden öğreneceğinizi düşünüyor ve mezun olduktan sonra da bu bilgilerinizin iş yapmak için yeterli olacağına inanıyorsanız, neden işsiz kaldığınızı da sorgulamamanız gerekiyor.
Tüm bu anlattıklarım yeni mezun ya da mezun olma arifesinde olan öğrencilerin elbette moralini bozacak nitelikte ancak bir öğrencinin kendini bu kısır döngünün dışına atması yine kendi ellerinde. Amerika’daki üniversitelerde öğrencilere startup ödevleri verilirken ülkemizde girişimcilik kulüpleri KPSS kursu dağıtıyorsa ve siz de kendinizi böyle bir ortamın tam ortamında bulmuşsanız eğer kendinizi bu ortamın dışına atacak projelere, stajlara ve gelişiminizi sağlayacak aktivitelere odaklamak zorundasınız. Türk toplumuna hakim olan tutucu aile yapısı her ne kadar, araştırmayı, öğrenmeyi ve deneyimlemeyi kısıtlıyor ve bireyin tüm bunların uzağında, her şey elinin altında büyümesini sağlıyor olsa da, bu zinciri kırmak ve kendi yolunuzu bulmak zorundasınız. Kimse sizin için bir şey yapmak zorunda değil, en yakınlarınız bile. Bunu öğrendiğinizde, yani kendi kaderinizin yalnızca kendinizin elinde olduğunu keşfettiğinizde emin olun başarıların da önü açılmaya başlıyor.
Bu noktada öğrencilerini 4P gibi asrın bilgi birikiminden uzak kalmış teorik bilgilerle mezun eden ve sınavlarda 80’lerden kalma pazarlama fikirlerini birebir yazmasını talep eden üniversite ve öğretim üyelerinden, işini hakkıyla yapan, sektörleri, trendleri, akımları takip eden ve fikir üreten öğretim üyelerini ayırmak gerekiyor. Onlar geleceğin liderlerini, iş adamlarını ve fikir önderlerini yetiştiren, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır.” mottosuyla hareket eden, kitaplarını öğrenciler alsınlar diye değil, Türk ekonomisi gelişsin ve dünya markası yaratabilelim diye yazan sessiz kahramanlar. Burada onların da hakkını teslim etmek gerekiyor. Onlar, öğrencilerin “sınavları zor oluyor” diye almak istemediği tarihin sessiz kahramanları. N’olur o hocalarınızın dersini alın, ağzından çıkan her kelimeyi zihinlerinizde öğütün. Size verebileceğim en büyük tavsiyelerden biri bu!
Yabancı Dil
Üniversite öğrencisi olduğum dönemde üniversitemizde düzenlenen bir konferansa katılmıştım. Sektörün öncü isimlerinden biri sahnedeyken dinleyiciler arasından biri söz hakkı istemiş ve ayağa kalkarak şunları söylemişti: “Her şey iyi güzel de İngilizce cidden bu kadar şart mı? İngilizce olmadan da yapamaz mıyız?” Konuşmacının ne diyeceğini bilemez tavırları ve yüzünün aldığı şekli hala hatırlarım. Yazılarım ve gönderilerimde İngilizce öğrenmenin üzerinde ben de sıkça duruyorum. İngilizce öğrenmekteki kasıt yalnızca kendinizi yabancı bir dilde kolayca ifade edebilmeniz ya da yabancı bir dil biliyor olmanız değil! İngilizce öğrenmek “Bir dil bir insan, iki dil iki insan” özdeyişinin çok ötesinde bir durumu ifade ediyor artık.
İnanılmaz bir hızla dönen; geri kalmışlara, ayak uyduramayanlara ve yeni dünya düzenini görmezden gelenlere yer olmayan bir dünyada yaşıyoruz artık. Yeni trendleri günü gününe analiz etmeli, yeni reklam filmlerini izlemeli, yeni fikir akımlarını analiz etmeli, kanaat önderlerinin, köşe yazarlarının, global blogların yazılarını günü gününe okumalısınız. Ancak ve ancak bu sayede işinizi iyi yapabilirsiniz. Sosyal medyaya sanal medya, sanal gerçekliğe -ya biliyorum onu göze takılan alet değil mi- diyerek, tüm bu trendlere gözlerinizi kapatarak var olamazsınız. İngilizce bilen birinin sizinle aynı ilgi düzeyine sahip olmasını, okuduklarından çok etkilenip kendi blogunda bunu yazmasını ve sizin de dünyadan ancak böyle haberdar olmanızı beklerseniz eğer, kaybetmeye mahkum kalırsınız. Konu sadece gezmeye gidilen yabancı bir ülkede rahatlıkla kahve istemek değil üniversite öğrencisi arkadaşım sen hala anlamadın mı!
Bunu da okumanda yarar var: İş Bulmak İçin İngilizce Gerçekten Şart mı?
Ben bir işe alımcı değilim ancak hem kendi başvurularımda gördüklerim hem de beraber çalışacağım insanları seçerken koyduğum kriterlerin hiçbirinde not ortalaması ile ilgili bir durum söz konusu olmadı bugüne kadar. Şunun altını net olarak çizmek gerekiyor ki, üniversitede not ortalamasından daha önemli olan bir şeyler varsa onlar da stajlar, projeler ve kendi gelişimin için yaptığın aktivitelerdir. Bu o kadar önemli bir konu ki tekrar tekrar altını çizme isteği duyuyorum. Üniversite yalnızca dersleri geçmek için kayıt olduğun bir eğitim kurumu değil. Öğrenci kulüplerinde, startup’larda, konferanslarda mutlala görev almalı, staj yapmalı, kendi gelişimin için hayatın boyunca belki de bulamayacağın bir fırsatı olabildiğince değerlendirmelisin. Yazının ilk paragrafında da söylediğim gibi eğer üniversiteyi yalnızca alınan derslerin geçileceği, projelerin tamamlanacağı bir evre olarak görüyorsanız, üniversite dönemi sonrasında yaşanması muhtemel hayal kırıklıklarına da hazırlıklı olunması gerekiyor.
Tüm bu anlattıklarımı yapbozun birer parçası olarak görmek gerekiyor. Ben Sweetland’in de dediği gibi “Başarı bir yolculuktur, bir varış noktası değil” diyorum. Eğer tüm bu süreci ayakları yere basan, temelleri kuvvetli ve sistemli bir yolculuk halinde tasarlarsanız, bugün atacağınız küçük adımlar sizi bu yolculukta öne geçirecek büyük sıçramalara götürecektir.
. @MarketingHolmes: “Başarı bir yolculuktur, bir varış noktası değil” - Sweetland Click To Tweet
=========================================================================
Misafir Yazar : Marketing Holmes / Pazarlamanın Sherlock’u!
“Benim işim başkalarının bilmediğini bilmek!” mottosuyla yola çıkan Marketing Holmes! ülkemizin pazarlama ekosistemini ileriye taşıyacak makale, çalışma, proje ve içerikler üretmektedir. @Marketingholmes Twitter hesabının yanında Türkiye’nin en çok takip edilen iş ve ekonomi dergilerinden biri olan Turkishtime‘da da her ay düzenli olarak yazıları yayınlanmaktadır.
4 comments
Abi sen yıldız teknikte mi okudun ? 🙂 şu anlattıkların okulda anlatılan pazarlama ve E ticaret dersleri birebir YTÜ ye uyuyor bize de 4p ve teorik şeyler dışında hiç bişey anlatılmadı düşün ben daha bu sene mezun olmuş biriyim, o hocada ben adını paylaşacağım belki görürde farkeder yaptığı yanlışı İbrahim Kırcovadır. Öğrencileri derste sürekli eleştirir ama derslerde anlattığı 80 lerden kalma klasik pazarlama bilgileri ve meşhur bir kaç coca cola örnekleri :))
Saygılar
Abi anlattığın profildeki hoca YTÜ deki İbrahim Kırcovayı birebir tasvir ediyor 🙂
Yazıyı beğendim elinize sağlık. Burada iş biraz da üniversitelere düşüyor. Ben özel bir üniversiteden mezun oldum. Yakın arkadaşım da devlet üniversitesinden. İkimize de eğitim hayatımızın başlangıcında böyle şeylerden hiç bahsedilmedi. Milyonlarca öğrenci yıllar boyunca üniversiteye başladığında sadece derslerinden başarılı sonuçlar alıp iyi bir ortalama ile mezun olmaya odaklandı fakat networking, konferanslar, yabancı blog&makale okuma, yeni projeler ya da iş fikirleri üretmek gibi asıl olması gereken noktalar atlandı. Son yıllarda bu konuda biraz olsun farkındalık yaratılmaya başlandı ve not ortalamasından daha önemli şeyler de olduğu görülüyor. Yazı için tekrar teşekkürler, iyi yayınlar.
Ben teşekkür ederim. Ne yazık ki beni de üniversite döneminde yönlendiren biri olmadı. Hep bazı şeyleri kendim öğrenmek ve keşfetmek zorunda kaldım. Bu süreçte öğrendiklerim beni bugünkü bilgi birikimine ve deneyime götürdü ancak sürecin başında benim ve diğer öğrencilerin potansiyelini keşfedebilecek ve onları doğru stratejilerle yönlendirebilecek birileri olsaydı, hem kendim hem de diğer öğrencilerin ülkem adına yapacakları çok daha büyük projeler olurdu. Dokuzbes blog bu açıdan oldukça önemli bir misyona sahip. Benim de bu yazıyı yazma nedenim buydu.
Teşekkürler.